Robert Eggers’ın yönetmenliğini üstlendiği Nosferatu, 25 Aralık 2024’te sinemalarda gösterime giren ve seyircilerinden geçer not alan bir gotik korku filmi. 1922 yapımlı bir kısa filmin ve aslen Drakula romanının bir uyarlaması olan film, bir vampirin genç bir kadına olan saplantısıyla koca bir kasabaya nasıl veba taşıdığını anlatıyor. An itibariyle IMDb’de 7.4, Rotten Tomatoes’da %85 puan ile oturan film, korku türünü sevenler için heyecan verici bir eser.

Bugün filmin konusunu, yönetmenliğini, oyuncu seçimlerini veya sinematografisini uzun uzun konuşabiliriz fakat önce gölgede kalmış ve pek konuşulmayan bir konuya dikkat çekelim: Nosferatu, sürdürülebilir yöntemlerle çekilen ve bu çabası sayesinde eğlence sektörü ve medyada çevrecilik faaliyetlerini arttırmayı amaçlayan EMA (Environmental Media Association) tarafından “Green Seal” (Yeşil Mühür) kazanan bir yeşil film. Yapımın sürdürülebilirlik danışmanlığını ise, eğlence sektöründe karbon etkisini azaltmayı hedefleyen bir kuruluş olan GreenEyes Production yapıyor. Peki sürdürülebilir filmcilik nedir, Nosferatu çevre için nasıl fark yaratmış? Gelin bir bakalım.

Öncelikle EMA Green Seal’den ve sürdürülebilirlik açısından öneminden bahsedelim. Green Seal; film, dizi ve çeşitli reklamların yapımında, sürdürülebilirlik gözetilmiş olduğunu kanıtlayan bir program. Bir yapımın Green Seal hakkı alabilmesi için belirli bir ölçek doğrultusunda sınanması ve bu bağlamda hazırlanan bir puanlama sistemiyle 200 puan üzerinden en az 75 puan alması gerekiyor.

Bu program, 16 yılı aşkın süredir yapım şirketleriyle birlikte çalışarak medya kaynaklı karbon ayak izini azaltmayı hedefliyor. Program ayrıca sürdürülebilirlik konusunda misyoner genç film öğrencilerini desteklemeyi, medyada sürdürülebilirlik ve çevre hareketini karakterler ve çeşitli sahnelerle görünür kılmayı amaçlıyor. EMA Green Seal’in yanında “Albert” ve “Green Film Certification” gibi uluslararası standartlar da bulunmakta. Bu sertifikasyonların ana amacı, yapımcıların sürdürülebilirlik konusunda adımlar atmasını teşvik etmek.

Bu sistemde puan alıp bu standartlardan birine sahip olabilmenin yolu, oldukça detaylı ve çok aşamalı bir sürdürülebilirlik planlamasından geçiyor. Öncelikle yapım öncesi ve yapım aşaması için bir yol haritası olarak planlanmış bir sürdürülebilirlik kontrol listesi bulunuyor. Bu kontrol listesine göre yapımlar ilk olarak alanında uzman bir “Sürdürülebilirlik Yöneticisi” belirliyor. Bu kişi, yapım aşamasına geçilmeden önce, düzenlenen sürdürülebilirlik protokolü için gerekli her şeyin tamamlandığından emin olmakla sorumlu.

Daha sonra, protokolün yapım aşaması kısmı için belirli konularda sürdürülebilirlik stratejilerinin sağlanıp sağlanmadığı kontrol ediliyor.  Bu konular içerisinde; gerekli ulaşım, lojistik ve konaklama faaliyetleri, atık yönetimi, enerji tasarrufu, set tasarımı için gerekli malzeme seçimi, karbon ayak izi hesaplamaları, set çalışanları için sağlık kontrolleri ve olası acil durumlar, sürdürülebilir tedarikçi seçimleri, ekibin sürdürülebilirlik konusunda sosyal olarak bilinçlendirilmesi yer alıyor. Her noktada yeşil adımlar atılmasına yönelik çabalar listeden kontrol ediliyor.

Ek olarak, karbon salınımının en aza indirilmesinin yanında, karbon telafisi yöntemine başvurularak yapılan etki hafifletilmeye çalışılıyor. Yapım bu hususlarda ne kadar hassas davranırsa o kadar puan alıyor. Tüm bunlara ilave olarak; sanal prodüksiyon, bulut tabanlı post-prodüksiyon ve geri dönüştürülebilir film setleri kullanımı gibi teknolojinin entegre edildiği stratejiler de kullanılıyor.

Sürdürülebilir film yapımı, maaliyeti ve karbon salınımı düşük, çalışanlar ve çevre açısından etik ve adil bir yapım süreci vaat ediyor. Bugün Nosferatu gibi vizyonlu filmler bu stratejiyi hem prensip gereği hem de günümüz film sektöründe prestij kazandırması sayesinde her geçen gün daha çok tercih ediyor.

Yazar: Zeynep Erman