Karbon fiyatlandırma veya karbon vergisi, hükümetler tarafından devreye alınan bir çevre vergisi olarak bilinir. Temel amacı, fosil yakıt kullanımıyla ortaya çıkarak atmosfere yayılan karbondioksit ve sera gazı emisyonlarını azaltmak. Bunun üzerinden de bireyleri daha düşük karbon salınımı yapan kaynaklara yönlendirmek ve çevreye verilen zararın ekonomik maliyetini düşürmek.
Bu verginin belirli bir işleyişi mevcut. Fiyat tabanlı yaklaşımda, karbondioksit salınımı için belirlenen sabit bir vergi oranı uygulanırken, miktar tabanlı yaklaşımda ise emisyonların belirli bir sınırın üzerine çıkması bekleniyor. Karbon vergisinin çevreyi koruyarak emisyonları azaltması ve böylece iklim değişikliği ile mücadele etmesinin yanı sıra firmaları daha temiz teknolojilere yönlendirmesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmalarını teşvik etmesi de mümkün.
Karbon vergisi en çok karbon salınımına sebep olan sektörlerde uygulanıyor. Ormancılık ve tarım alanında faaliyet gösteren işletmeler bu vergiye tabi tutulabilir. Sanayi sektörü de karbon vergisinin kapsamına giren alanlardan biri; özellikle kimya, çimento, demir-çelik endüstrisinin yoğun olduğu ülkelerde bu sektörler sıkı denetime tabi. Fosil yakıtlar kullanarak enerji üreten firmalar da karbon vergisinin yükünü taşıyor. Ulaşım sektörü de yüksek karbon emisyonları nedeniyle bu vergiden etkilenmekte. Denizcilik, havacılık ve otomotiv sektörlerinde fosil yakıt kullanımı yaygın olduğundan dolayı karbon vergisi, bu alanlarda maliyetleri artırarak daha çevreci alternatiflere yönlendirme hedefini taşımakta.
Karbon vergisi, ayrıca hükümetler için ek bir gelir kaynağı yaratıyor; örneğin, Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) kapsamında şirketlerin satın aldığı karbon izinlerinden yıllık milyarlarca Euro gelir elde edilmekte ve bu kaynak yeşil dönüşüm projelerine yönlendiriliyor. Benzer şekilde, Kanada’nın karbon vergisi uygulaması fosil yakıt tüketiminden sağlanan gelirlerle temiz enerji projelerini finanse ederken düşük gelirli hanelere vergi iadesi sağlanıyor.
Günümüzde birçok ülke karbon vergisini uygulayarak iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi hedefliyor. Almanya, Japonya, İrlanda, Kanada, Finlandiya ve Norveç karbon vergisini etkili bir şekilde hayata geçirmiş ülkelerden yalnızca birkaçı.
Türkiye’de karbon vergisi doğrudan uygulanmasa da bu konu gündemdeki yerini koruyor. Ülkemizin karbon emisyonlarına yönelik çeşitli düzenlemeleri ve karbon fiyatlandırma hedefleri mevcut. Bu doğrultuda Türkiye, 2021 yılında Paris Anlaşması’nı onaylamış ve sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdü verdi. 2030 yılına kadar emisyonlarını %21 oranında azaltmayı hedeflemekte. 2021 yılı Yeşil Mutabakat Eylem Planı ile, Türkiye’nin karbon nötr hedeflerine ulaşmak için tarım, enerji ve sanayi gibi sektörlerde karbon salınımlarını azaltacak politikalar geliştirilmesi planlanıyor. Ayrıca, İklim Kanunu taslağı üzerinde çalışmalar devam etmekte ve bu taslağın karbon fiyatlandırması gibi konuları içermesi bekleniyor.
Bununla birlikte Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi (CBAM) uygulaması, Türkiye’nin karbon vergisi politikalarına yönelik adımlar atmasını hızlandırabilir. AB’ye ihraç edilen çimento, elektrik, alüminyum ve gübre gibi karbon içeriği yüksek ürünlere ek maliyet getiren bu tür uygulamaların; Türkiye’de karbon fiyatlandırma politikalarının geliştirilmesine öncülük etmesi mümkün.
Karbon vergisi, sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliğiyle mücadele açısından kritik bir araç. Fosil yakıt kullanımını azaltmak, yenilenebilir enerjiye yönlendirmek ve çevresel zararları en aza indirmek için karbon vergisinin etkin bir şekilde uygulanması gerekmekte. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için, karbon fiyatlandırma politikalarının dikkatlice planlanması ve uygulanması büyük önem taşıyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin karbon vergisini doğrudan uygulayacak yasal düzenlemeleri geliştirmesi, karbon vergisinden elde edilen gelirin yenilenebilir enerji projelerine yönlendirilmesi, karbon emisyonlarını azaltan şirketlere teşvikler sağlanması ve kamuoyunun karbon vergisinin uzun vadeli faydaları hakkında bilinçlendirilmesi şart. Çünkü günün sonunda karbon vergisi yalnızca bir mali yükümlülük olarak değil, sürdürülebilir ve çevre dostu bir geleceğe yapılan bir yatırım olarak görülmeli. Doğru uygulandığında hem çevresel hem de ekonomik faydalar sağlayarak toplumun her kesimini olumlu yönde etkileyebilir.
Yazar: Nefise Zehra BAYAR