İklim değişikliği hayatımızı birçok açıdan etkiliyor. Sıcaklık artışı, aşırı hava olayları ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi çevresel sorunlar sürekli gözümüzün önünde fakat bu sorunlardan bahsederken iklim değişikliğinin toplumsal sonuçlarını arka plana itmemeye özen göstermemiz gerekir. “İklim mültecileri”, yani iklim değişikliği nedeniyle yaşadığı yerlerden göç etmek zorunda kalan insanlar da tartışmalarımızın bir parçası hâline gelmeli.
İklim mültecileri terimi, iklim krizinin doğrudan mağduru olan ve hayatlarını farklı yerlerde sürdürmek zorunda kalan insanları ifade etmek için kullanılıyor. İklim mültecilerinin başlıca göç sebepleri arasında kuraklık, sel, fırtına, deniz seviyesinin yükselmesi, tarım arazilerinin zarar görmesi, su kaynaklarının tükenmesi ve yaşam alanlarının işlevsiz hâle gelmesi örnek olarak verilebilir. Özellikle son yıllarda iklim mültecilerinin sayısında önemli ölçüde artış gözleniyor. Bu artışın sebepleri iklim değişikliğinin etkilerinin artması ve daha net gözlenebilir Hâle gelmesi. Örneğin kasırgalar, tayfunlar, sel ve kuraklık gibi aşırı hava olayları artık çevreye daha büyük ve geri dönülemez zararlar veriyor. Bu tür olaylardan etkilenen insanlar da artık bu zararları kaldıramayıp göç ediyorlar. Önceden kurak topraklarda az da olsa tarım yapabilen ve geçimini sağlayabilen çiftçiler artık topraktan neredeyse hiç verim alamıyor ve göç etmek zorunda kalıyorlar.
Yaşanılan zorluklar burada bitmiyor, mevcut uluslararası mülteci sözleşmeleri iklim mültecilerini resmi olarak tanımıyor. Bu nedenle iklim mültecileri genellikle yasal koruma ve destekten mahrum kalıyor; göç ettikleri yerlerde barınma, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlere erişimde sorun yaşıyorlar, iş bulmakta ve geçinmekte zorlanıyorlar. Tüm bunlar göç sürecinin beraberinde getirdiği sosyal zorlukları daha da derinleştiriyor. İklim mültecileri kültür ve dil farklılıkları nedeniyle topluma uyum sağlamakta zorluk yaşıyor, ayrımcılık ve dışlanma riskiyle karşı karşıya kalıyorlar.
İklim mültecilerinin yaşadıkları zorlukların çözümü için sorunun köküne odaklanmamız çok önemli. İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için yerel düzeyde adaptasyon stratejileri geliştirilirse, tarım uygulamaları iyileştirilirse, su kaynaklarını sürdürülebilir şekilde yönetilirse ve afet riskini azaltma programları uygulanırsa iklim değişikliğinin zararları uzun vadede azaltılabilir. Bunun için elbette iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelere finansal ve teknik destek sağlanması gerekiyor. Küresel boyutta atılacak adımlar iklim mültecilerinin hayatlarını büyük ölçüde iyileştirebilir.
İklim değişikliği sadece çevresel değil aynı zamanda ekonomik, sosyal ve politik etkileri olan küresel bir sorun. Bu krizin etkilerini azaltmak ve gelecekte daha sürdürülebilir bir yaşam sağlamak için bireysel ve kolektif olarak harekete geçmek zorundayız. Bilimsel araştırmalara ve yenilikçi çözümlere yatırım yaparak, karbon salınımını azaltarak, sanayi ve tarım faaliyetlerini gerçekleştirirken çevreye zarar vermeyerek, fosil yakıt kullanımını azaltarak iklim değişikliğinin zararlarını azaltmak mümkün. Böylece gelecek nesillere daha yaşanabilir, kimsenin evini terk etmek zorunda kalmadığı bir dünya bırakabiliriz.
Yazar: Elif Toklucu