Bu sene 21 ve 22 Kasım tarihlerinde düzenlenen 10. Sürdürülebilir Gıda Zirvesi, son derece bilgilendirici ve göz açıcı konuşmalara misafirlik etmesinin ötesinde genel olarak sürdürülebilirliğe dair birçok önemli soruyu ve konuyu da gündemine getirdi. Sürdürülebilirliğin yalnızca yenilikler aracılığıyla değil, belki de tam tersine, gelenekleri ve eski yöntemleri tekrar gün yüzüne çıkarıp devam ettirerek sağlanabileceği de damgasını vuran konulardan biriydi.
Türkiye İnovasyon Hareketi’nin Kurucusu D. Ferhat Demir, “Sürdürülebilir Bir Dünyayı Beslemede İnovasyonun Rolü” oturumunda yenilikler ve gelenekler arasındaki bu köprüyü inovasyon kavramı aracılığıyla kurdu. Sürdürülebilirlik de inovasyon da geniş bir yelpazeye yayılmış, yolları sürekli kesişen kavramlar. Demir, ayrıca inovasyonu “fantastik olmayan, insanlar için yapılan ve insan olan” fikirler olarak tanımlıyor ve bu terimi yalnızca ürünler ya da teknolojiler ile sınırlamıyor. İş modelleri ve yönetim modelleri gibi soyut kavramlarda yapılan inovasyonların da sürdürülebilirliğe nasıl etki edeceğini döngüsel ekonomi gibi örnekler ile görebiliyoruz.
Sürdürülebilirlik ve inovasyon arasındaki ilişki yalnızca bunlarla sınırlı değil. Ne inovasyon ne de sürdürülebilirlik çalışmaları anında verim alma amacı güderek yapılmalı, aksine zaman ve iletişim gibi faktörleri hesaba kapatarak ince ince işlenmeliler. Daha pragmatik bir açıdan yaklaşmak gerekirse de inovasyon altında kaynakların doğru değerlendirilebilmesi hem sürdürülebilirlik faaliyetleri hem de istihdam açısından kritik önem taşıyor. Eski fikirlerin ve konseptlerin alınıp küçük inovasyonlar ile yeniden keşfedilmeleri ve piyasaya sunulmaları, sürdürülebilirliği ve devamlılığı besliyor.
Gıda sektörü bazında ise pazarlama inovasyonlarının önemi tartışılamayacak kadar büyük, bunun sebebi de gıda ürünlerinin ambalajları. Tüketim çılgınlığının gıda sektörüne vurduğu ülkelerde plastik ambalajların sebep olduğu atık miktarının önüne geçmek, geri dönüşüm sistemi ne kadar gelişmiş olursa olsun, ulaşılması kolay bir hedef değil. Gıda sektörüne ait ambalajların yeri geldiğinde geri dönüştürülemeyen evsel atık kategorisine girmesi de bu durumu zorlaştırıyor. Hâliyle pazarlama ve ambalaj konusunda yapılabilecek inovasyonlar, atık üretimini azaltmak ve sürdürülebilirliğe katkıda bulunmakta büyük önem taşıyor.
İnovasyon yalnızca yenilikleri ve teknolojileri değil, eskileri getirip daha iyi yapmayı da içeren, uçsuz bucaksız bir kavram. Öyle ki “eko-inovasyon” gibi, sürdürülebilirliğe ve çevreciliğe odaklanan özel alt türleri de bulunuyor. Alışılmışın dışında çıkıp inovasyona olan yatkınlığımızı geliştirerek yaşamlarımızı sürdürülebilir hâle getirmek konusunda yepyeni çözümlere ulaşmamız mümkün.
Yazar: Berra Okudurlar