Dünya genelinde nüfusun hızlı artması ve değişen tüketim alışkanlıkları, çevre sorunlarını giderek büyütüyor. Her geçen gün kaynaklar tükeniyor, daha fazla atık üretiliyor ve gezegenimiz adım adım yaşanamaz hale geliyor. Peki bu döngüyü nasıl kırabiliriz? İşte burada devreye “Sıfır Atık Hareketi” giriyor. Sıfır atık, israfı en aza indirerek doğal kaynakları koruma amacı güden bir yaklaşımdır. Temel amacı atık üretimini sıfırlamak ve mevcut kaynakları en verimli şekilde kullanmak olan bu yaklaşım, üretimden tüketime her aşamada dikkatli olunması gerektiğine işaret eder. Sadece atık oluşumunu azaltmayı değil, üretimi ve kaynak kullanımını optimize etmeyi de amaçlar.

İklim krizi artık hiç olmadığı kadar yakın. Her yıl milyonlarca ton atık okyanuslara karışıyor ve bu hızla devam ederse, 2050 yılına kadar okyanuslardaki balıklardan çok plastik olacağı öngörülüyor. Plastik atıklar yalnızca deniz ve okyanuslarda yaşayan canlılar için değil, insanlar için de çok büyük bir sorun. Bu nedenle, sıfır atık hareketi geleceğimiz için büyük bir öneme sahip. Atık oluşumunu önleyerek çevreyi korumak, enerji tasarrufu sağlamak ve kirliliği azaltmak mümkün.

Sıfır atık felsefesini benimsemek için hayatlarımızda büyük değişiklikler yapmaya gerek yok. Küçük adımlarla başlayarak, sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimseyebiliriz. Örneğin tek kullanımlık ürünler yerine tekrar kullanılabilir ürünleri tercih ederek hem daha ekonomik bir yaşam tarzını benimseyebilir hem de çevreyi koruyabiliriz. Bir başka yöntem ise ihtiyacımız olmayan ürünleri almamak. Böylece hem ihtiyacımız olan ürünlere daha kolay odaklanabiliriz hem de atık üretimini azaltarak kaynakları daha verimli kullanabiliriz. Geri dönüşüm ise hayatımızın her alanına entegre edebileceğimiz bir diğer adım. Kâğıt, cam, plastik ve metal gibi maddelerin geri dönüşümü, yeni ürünlerin üretilmesine olanak tanır ve doğal kaynakların korunmasına yardımcı olur. Böylece biz de atıkların yeniden kullanıma kazandırılmasına katkı sağlayabiliriz. Organik atıkları ise evde kolayca kompost yaparak gübreye dönüştürebilir ve doğal kaynakların verimini artırmak için kullanabiliriz.

Bu adımları uygulamayı fazla güç bulanlar için aslında Sıfır Atık’ı hayatımıza entegre etmenin ne kadar kolay olduğunu açıklamakta fayda var. Dünya genelinde birçok şehir ve topluluk sıfır atık politikalarını başarıyla uyguluyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nin San Francisco şehri, 2020 yılında atıklarının %80’ini geri dönüştürmeyi başarmış durumda. ABD’nin geri dönüşüm konusunda birçok Avrupa ülkesinden daha sonra bilinçlenmeye başladığını ve çıkarılan atık miktarının fazlalığını düşündüğümüzde bu dönüşüm daha da anlamlı hâle geliyor. Bunun yanında, İtalya’nın Capannori kasabası, Avrupa’nın ilk sıfır atık topluluğu olarak sıfır atık hedefine ulaşmak için önemli adımlar atmıştır. Türkiye’de de sıfır atık hareketi hız kazanıyor. Özellikle belediyeler ve okullar, geri dönüşüm ve atık yönetimi konusunda önemli projelere imza atıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından başlatılan Sıfır Atık Projesi hem kamu hem de özel sektör kuruluşları tarafından desteklenerek geniş çapta uygulanmaya devam ediyor. Ayrıca ilkokullardan başlayarak öğrencilerin bilinçlendirilmesi, Sıfır Atık’la ilgili kamu spotlarının yayınlanması gibi adımlar da bu projenin toplum tarafından kabul edilmesinde etkili.

Bireysel olarak Sıfır Atık hareketine katkıda bulunmak ise oldukça kolay. Bireysel adımlarımız küçük değişiklikler bile büyük etkiler yaratabilir. Daha az tüketmek, geri dönüşümü bir alışkanlık haline getirmek ve doğa dostu ürünler kullanmak bu hareketin temel adımları arasında yer alıyor. Bu adımları günlük yaşamımızın bir parçası haline getirerek, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün.

Yazar: Elif Toklucu