Yapay zekâ ve makine çevirisi teknolojileri yaşamı kolaylaştıran çözümler sunuyor. Öyle ki hayatlarımıza gireli çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen bu teknolojilerin getirdiği kolaylık olmadan günlük hayatımızı düşünmek her geçen gün zorlaşabiliyor. Ne yazık ki her yenilik, uzun vadede daha iyi bir geleceğin kapılarını aralamıyor. Sağladıkları kolaylık her ne kadar göz ardı edilmesine sebep olsa da yapay zekâ ve makine çevirilerinin her bir kullanımda büyük enerji tüketimleri meydana geliyor. Her gün artan veri işleme kapasiteleri ve daha karmaşık modellerin eğitimi enerji ihtiyacını büyük ölçüde artırırken bu teknolojilerin çevresel etkilerini daha iyi anlamak ve azaltmak için neler yapılabileceği hâlâ geniş çapta tartışılıyor.
Yapay zekâ modellerinin eğitimi, özellikle doğal dil işleme ve makine çevirisi uygulamalarında yoğun hesaplama gücü gerektiriyor. Bu süreçte veri merkezleri büyük miktarda elektrik tüketiyor ve bu tüketim genellikle fosil yakıt kaynaklı enerjiyle sağlanıyor. Bunun sonucunda yüksek karbon emisyonu ve çevresel zarar ortaya çıkıyor. Ayrıca bu modellerin çevrim içi hizmet verebilmesi için sürekli çalışması gereken sunucular enerji ihtiyacını artırmış oluyor.
Makine çevirisi ise enerji tüketiminin dikkat çekici bir başka örneği. Bir modelin eğitimi için harcanan enerji, binlerce hanenin yıllık enerji tüketimine eşdeğer olabiliyor. Gerçek zamanlı çeviri hizmetleri sürekli aktif sunucularla çalışıyor ve veri depolama için bulut teknolojilerine bağımlı durumda. Tüm bu süreçler toplam enerji tüketimini daha da yukarılara çekiyor.
Sürdürülebilirlik ile ilgili problemlerin beraberinde, böylesi teknolojilerin düşündüğümüz kadar otomatik çalışmaması da büyük bir problem. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının birçok maddesinin doğrudan ya da dolaylı ihlali yalnızca aşırı enerji tüketiminin normalleştirmesiyle değil, ayrıca yapay zekânın denetimi sırasındaki görünmez işgücünün sömürüsüyle gerçekleşiyor.
Yapay zekâ ve makine çevirisi konusundaki sorunların çözümü için çeşitli yöntemler öneriliyor. Daha verimli algoritmalar ve optimize edilmiş modeller geliştirerek enerji tüketimini azaltmak mümkün. Yenilenebilir enerji kullanan yeşil veri merkezlerinin yaygınlaştırılması karbon ayak izinin küçülmesine yardımcı olabilir. Ayrıca kullanıcılar daha az enerji tüketen platformları ve alternatifleri tercih ederek bu dönüşüme destek olabilir. Dil modellerini arama motorlarına tercih etmemek bile bu bağlamda büyük önem taşıyor.
İşletmeler ise enerji tüketimini azaltmak ve sürdürülebilir çözümler geliştirmek adına çeşitli adımlar atabilirler. Örneğin iş süreçlerinde çevre dostu veri merkezlerini ve yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih edebilirler. Aslında bu adım önemli bir girişime öncülük etmekte. Enerji tüketimi açısından daha verimli olan makine çeviri platformlarını seçerek ya da en başından etik ve sürdürülebilir açıdan herhangi bir sakıncaya yol açmayan insan işgücünü tercih ederek bu yöndeki farkındalığı artırabilirler. Sürdürülebilirlik odaklı teknolojik gelişmeleri takip ederek operasyonlarında çevreye duyarlı bir yaklaşım benimsemeleri hem işletme imajına hem de çevresel faydaya katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak sürdürülebilir bir gelecek adına kısa süreli kolaylıkları ve kestirmeleri tercih etmemek, yapay zekânın getirdiği yepyeni bir kültürü çevre ve enerji ile ilgili sorunların en büyük etkeni hâline gelmeden kontrol altında tutabilmek bizim elimizde. Bunu sağlayabilmek adına işletmeler, müşteriler ve çalışanlar arasında bir bilinç oluşturulması ve yeni stratejilerin belirlenmesi yalnızca çeviri bazında değil, akla gelebilecek her sektör çapında tam da şu noktada hayati önem arz ediyor.
Yazar: Fulya İncirliler