Sürdürülebilirlik, küresel düzeyde ortaklaşa hareket etmeyi gerektiren bir misyon olarak uzun zamandır gündemde olsa da ismini ilk defa 90’lı yılların başında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ile duyduk ve 1997 Kyoto Protokolü, ardından 2015 Paris Anlaşması’nın kabul edilmesiyle daha somut bir gerçek oldu. Ülkemiz Türkiye de küresel hedeflere paralel olarak kendi sürdürülebilirlik politikalarını geliştirmiş, 2004 yılında BMİDÇS’ye taraf olmuş, 2021’de Paris Anlaşması’nı onaylayarak 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefini açıklamıştır. Bu hedefle yeşil kalkınma ve sürdürülebilirlik konularında kararlı bir duruş sergilemek istediğini ortaya koymaktadır. Türkiye, 2022’de ilk İklim Şurası’nı gerçekleştirerek, 2053 hedefi doğrultusunda geniş yelpazeden katılımcılardan alınan görüşlerle uzun dönemli bir yol haritası belirlemiştir.

Sürdürülebilirlik: Türkçe Çevirinin Geleceğinde Yeni Bir Uzmanlık Alanı

Ülkemizin sürdürülebilirlik çalışmalarının önemli bir parçası da Yeşil Dönüşüm Stratejisi’ni hayata geçirmesidir. Bu strateji kapsamında, çevreye duyarlı kalkınma ve adil geçiş ilkesi çerçevesinde enerji, sanayi, ulaşım, tarım ve atık yönetimi gibi onlarca alanda somut adımlar planlanmıştır. Sürdürülebilir bir gelecek için atılan bu adımlar hem ulusal hem de uluslararası arenada Türkiye’nin rolünü güçlendirmekte ve köklü bir dönüşüm gerektirmektedir. Yeni SHURA raporuna göre, bu dönüşüm yalnızca çevresel etkileri değil, aynı zamanda ulusal gelir, istihdam ve sanayi sektörlerinde de geniş kapsamlı değişiklikleri tetikleyecek. Türkçe dil çiftinde hizmet veren çevirmenler olarak, bu devasa dönüşümün yarattığı devasa çeviri hacmiyle karşılaşmak üzereyiz ancak bu alanda çeviri hizmeti verebilmek ciddi bir mesleki uzmanlık ve sezgisel bir duyarlılık gerektiriyor çünkü elimizde şu anda yepyeni bir saha ve Türkçesi olmayan yoğun bir terim birikimi var.

Neden Çevirmen Dokunuşu Gerekiyor?

Bu alandaki terminoloji, dil bilen alan uzmanlarının ötesinde, çeviri disiplinine hâkim kişilerin emeğiyle gelişmelidir. Çünkü çevirmenler, aynı zamanda kavramları kültürel bağlamda en iyi şekilde aktarabilen, dilin dinamik yapısıyla uyum sağlayan profesyonellerdir. Geçmişte Büyük Larousse, Redhouse, Duden gibi kapsamlı sözlüklerin çevirisini üstlenmiş üstatların izinden gidilerek bugün de sürdürülebilirlik terimlerinin Türkçeye kazandırılmasında çevirmenler öncü olmalıdır. Toplumun bu alanda bilinçlenmesi için çevirmenlerin üstlendiği görev, sürdürülebilirliğin dilimize doğru ve etkili bir şekilde yerleşmesini sağlamakla sınırlı kalmaz; aynı zamanda yeni terimlerin günlük yaşama entegrasyonunda da kritik bir rol oynar.

Kapsamlı Bir Dönüşüm: Doğru Terminoloji ile Başlar

Sürdürülebilirlik, sürekli yeni terminoloji geliştiren bir alan. Çevirmenler olarak, her yeni terimle karşılaştığımızda, dilde olmayan ifadeleri doğru şekilde aktarmanın yollarını aramalıyız. Bu noktada, yeni kavramların Türkçeye nasıl uyarlanacağı ve hangi çeviri yöntemlerinin kullanılacağı üzerinde düşünmek gerekiyor. Beraberinde ise bazı kavramlar doğrudan çevrilemediğinden, çevirmenlerin yaratıcı çözümler bulması gerekiyor. Bu aşamada, dijital kaynaklardan ve sektör uzmanlarının önerilerinden yararlanarak yeni terimleri çevirirken titiz bir araştırma yapmak büyük önem taşıyor.

Sürdürülebilirlik Çevirmenliği: Uzmanlığınızı Geleceğe Hazırlayın

Sürdürülebilirlik çevirmenliği alanında daha fazla uzmanlaşmak için çevirmenlerin sürdürülebilirlik konularında eğitim alması, yerel ve uluslararası gelişmeleri yakından takip etmesi, terminoloji ve kavramlar konusunda güncel kalması gerekiyor.
Ayrıca sürdürülebilirlik konusuna eğilen çevirmenler, sadece iş yükünü değil, aynı zamanda topluma sağlayacakları katkının sorumluluğunu da taşıyacaklar. Bu nedenle, “Türkçe çevirinin geleceği” bağlamında, sürdürülebilirlik kavramını merkeze almak; mesleğimizin ve topluma katkımızın değerini artırmak adına büyük bir fırsat sunuyor.